TÜRKİYE gündemini neredeyse anayasa ve tezkere tartışmalarını gölgede bırakacak derecede meşgul eden “mahalle baskısı” tartışmaları, hız kesmeden farklı mecralarda da olsa devam ediyor. Kimileri “İşte bu” diyerek, ikinci AKP iktidarı sonrası yaşadıkları, ancak ne olduğunu tam olarak tarif edemedikleri duruma tercüman gördükleri bu kavramın üzerine atladı. Kimileri ise kavramın ikinci kelimesine yapışıp, “Evet baskı var, ama bu mahalle baskısı değil” diyerek; modernleşme baskısı, millet baskısı, devlet baskısı, asker baskısı, YÖK baskısı gibi farklı baskı türlerine dikkat çekti. Kimileri de “Mahallenin esamisi okunmuyor ki, baskısı olsun” diyerek kavramın zannedildiği kadar açıklayıcı bir tercüme-i hal olmadığını savundu. Öyle ya da böyle, uydu ya da uymadı derken kavram literatürde çoktan yerini aldı.
Daha ziyade ‘baskı’ ifadesi üzerine yoğunlaşan tartışmaların ‘mahalle’ kavramını sorgulamadığı ve mahallenin bizatihi muhtevasına negatif anlamlar atfettiği de üzerinde pek durulmayan bir gerçek. Mahalle baskısını kimin yaptığı üzerinden devam eden karşılıklı ithamlar farkında olarak ya da olmayarak mahalleye atfedilen negatif anlamı pekiştiriyor. Oysa hem bu kavramın mucidi Mardin’in hem de kavrama sımsıkı sarılanların ya da farklı gerekçelerle karşı çıkanların mahalle ile neyi kastettiği açık değil. Açık olan tek anlam mahallenin baskı yapan bir karaktere sahip olduğu. Mahallenin nasıl tanımlandığı, dönemsel ve mekansal olarak hangi mahalleden bahsedildiği, mahallenin neden bir baskı unsuru olduğu ise müphem. “Bugün mahalle kalmadı” ifadesi ise aslında mahallenin geçirdiği değişim ve dönüşümü ifade ediyor. Aslına bakılırsa Osmanlı klasik döneminden bu yana mahalle, şehrin en küçük fizikî ve idari birimi olarak fonksiyonunu icra ediyor. Öyleyse değişim olgusu üzerinde durarak dünün ve bugünün mahallesini anlamaya çalışmak ve mahalle baskısı kavramını bu çerçevede konumlandırmak anlamlı olabilir.
Klasik Osmanlı toplumunda mahalle, sadece fizikî ve idari bir birim değil, aynı zamanda kendine ait sosyal ve kültürel atmosferi olan mekansal bir organizasyondur. İnalcık ve Faroqhi klasik Osmanlı mahallesinin belirleyici unsurunun din olduğunu, mahallenin fizikî ve sosyal örgütlenmesinin din temelli olarak şekillendiğini, dolayısıyla mahallelerin bir cami, mescit, sinagog ya da kilise etrafında teşekkül ettiğini söyler. Bu nedenle mahalle bir cemaat olarak da kabul edilmektedir. Ancak Osmanlı mahallesinin etnik ve dinî mensubiyet açısından ne tam olarak homojen ne de kozmopolit bir oluşum olduğunu söylemek güçtür. Fetihten itibaren tarihinin her döneminde hatırı sayılır bir gayrimüslim nüfusu barındıran İstanbul’da sadece Müslümanlar ya da gayrimüslimlerden oluşan mahalleler olduğu gibi Müslüman ve gayrimüslim nüfusun iç içe yaşadığı mahalleler de mevcuttu. Fakat hem idari yönetim hem de mahalle sakinlerinin gündelik hayatlarını sürdürebilmeleri açısından daha pratik olduğundan dinî mensubiyete göre mahalle oluşumunun daha yaygın olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla anakronik bir bakış açısıyla dinî anlamda kozmopolit Osmanlı mahallelerini romantize etmek anlamlı olmadığı gibi Müslüman ve gayrimüslim mahallelerinin ayrı olmasını da bir gerilim unsurunun varlığına bağlamak anlamlı gözükmemektedir. Çünkü modernite öncesi Avrupa mahalleleri için de durum aşağı yukarı Osmanlı’dakine benzerdir.
Öte yandan 19. yüzyıl başlarına kadar tanımlanan klasik Osmanlı mahallesinin sosyal statü ve refah düzeyi açısından kozmopolit bir karaktere sahip olduğu konusunda pek çok tarihçi mutabıktır. Mahalle bazında hanelerin ve bu hanelerin özelliklerinin kaydedildiği vakıf defterlerinde aynı mahallede tek odalı evlerden ve farklı büyüklüklerdeki konaklardan bahsedilmektedir. Hali vakti yerinde olan konak sahiplerinin cami, mescit, hamam, çeşme gibi mahallenin ortak kullanım mekanlarının -aynı zamanda sorumluluk alanlarının- giderlerinin karşılanması gibi hayır işlerinde öncü olduğu da bilinmektedir.
Klasik dönemde mahalle, dinî ve etnik mensubiyeti, dili, sosyal ve sınıfsal statüsü birbirinden farklı da olsa birbirini tanıyan, ortak sorumlulukları ve hakları olan kişilerin bir arada yaşadığı idari, fizikî, iktisadi ve sosyal bir birimdi. Farklı mahallelerde yaşasalar bile sürekli bir diyalog ve etkileşim içerisinde yaşayan farklı etnik ve dinî unsurlar ya da aynı mahalleyi paylaşan farklı sosyal ve sınıfsal statüdeki mahalle sakinleri birbirlerinden rahatsız olmadıkları gibi birbirleri üzerinde baskı da kurmuyorlardı. Bu dönemde kendisini mahalle dışında tanımlayanlar olmadığı gibi, devlet ve mahalle de birbirinden ayrı olmadığından mahallenin mahalle olmayan üzerinde de bir baskısı söz konusu değildi. Ancak illa mahalle baskısına geçmişten örnek bulunacaksa, evet geçmişte de mahalle baskısı vardı. Mahalleli bir araya gelip topluca karar almak ve bu kararını kadıya onaylatmak suretiyle evine uygunsuz giriş çıkışların olduğunu gözlemlediği birini mahalleden sürdürebiliyordu. Ya da gürültüsünden ve müdavimlerinden rahatsız olduğu mahalle içindeki bir meyhaneyi otoritelere şikayette bulunarak kapattırabiliyordu.
Öyleyse Mardin’in mahalle baskısı kavramı mahallenin tarihsel değişim ve dönüşümü düşünüldüğünde ne ifade ediyor? Geleneksel toplumda mahalle pozitif değerlerler ve anlamlarla yüklü bir yaşam alanı olarak tarif edilirken bugün nasıl oluyor da baskı unsuru haline geliyor? Modernite ile birlikte değişen din ve gelenek algısı, şüphesiz bu ikisi ile özdeşleştirilen mahalle algısını da değiştirmiş bulunuyor. Akademik üslubu ve şimdiye değin ortaya koyduğu söylemleri göz önünde bulundurularak Mardin’in Arman’a verdiği röportajın çarpıtıldığı söylense de, Mardin’in sözlerinde dahi mahalleye tepeden bakan bir tavır söz konusu. Belli bir plan ve proje çerçevesinde yaşam alanlarını düzenleyen modern şehir tasavvurunda, sakinlerinin ihtiyaçları ve beklentileri doğrultusunda doğal bir gelişim sergileyen ve bu nedenle de belli bir dinamizme ve doğal bir karmaşıklığa sahip geleneksel mahalle, problemli bir yapı arz ediyor. Öte yandan geleneksel toplumda mahalle, sadece legal düzeyde tanımlayıcı bir unsur değil, bazen etnik ve dinî kimliğin önüne geçen bir aidiyetin ifadesiyken; modern şehir hayatında çoğu zaman idari bir birim olarak adres olmanın ötesinde bir şey ifade etmiyor.
Mahalle baskısı ile kastedilen şeyin aslına bakılırsa günümüz dizilerinde, sinema filmlerinde büyük bir özlem içerisinde canlandırılan geleneksel mahalle ile de pek bir ilgisi yok. Mahalle baskısı kavramının ‘mahalle’si, belli kalıpları ve kodları olan bir yaşam tarzını temsil ediyor. Son yıllarda Türkiye’de belli bir yaşam tarzına sahip olanların şehrin merkezinden uzaklaşarak kendileri gibi olan diğer insanlarla villa ya da villamsı evlerden oluşan sitelerde şehrin gürültüsünden, curcunasından, güvensizliğinden ve daha da önemlisi yetmiş iki buçuk milletten insanından uzak yaşamak istemesi, mahalle ile özdeşleşen yaşam tarzından ayrışmanın önemli bir göstergesi. Bu gettoların oluşumunda refah düzeyi kadar kültürel ve statüsel ayrışma da çok önemli bir unsur.
Öte yandan aynı dünya görüşüne sahip de olsa gelir düzeyine göre gerçekleşen mekansal ayrışma modern hayatın bir cilvesi. Etnik, dinî, kültürel, sosyal ve sınıfsal farklılıkları bir arada barındıran geleneksel mahalle algısının yerini, farklılıkları tolere etmek bir yana farklılıklardan korkan ve bu yüzden de kendini farklı olana kapatan ve izole eden bir yaşam tarzı algısı almış durumda.
Paylaş
Tavsiye Et