17 Aralık’ta Avrupa tarih yazdı. Gerçekten de, Avrupa halklarında yüzyılların eseri olan antipatiye rağmen, Avrupa seçkinleri Türkiye’yi yanlarında tuttular. Müzakere sürecinin nelere gebe olduğu önceden kestirilemez ama, Türkiye şimdilik emniyete alındı.
Müstakbel dünya düzeninde AB’nin ciddi siyasî roller oynayabilmesi Türkiye ve Rusya ile kuracağı ilişkilerin derinliğine bağlıdır. AB normalde bu iki büyük gücü içine alamaz. Fakat dışında da tutamaz. Kopmayacak derecede uzatılmış bir nişanlılık belki en rasyonel çözümdür. Evlilik kısmet işi.
AB, Türkiye sayesinde doğusunu emniyete alırken; Türkiye AB sayesinde batısını emniyete alıyor. Çeyrek yüzyıl sonra, dünya ekonomi politiğinin merkezi Asya’dır. Türkiye, nihai AB üyeliğinden önce, müzakere sürecinin verimini hesap etmeli. Vereceği tavizleri sonunda belki üye olurum beklentisiyle değil, bedelini peşin tahsil ederek vermeli; müzakere sürecini bir ekonomik ve politik güç temerküzüne dönüştürmeli.
Wallerstein ve Gunder Frank ile yüz yüze görüşmüştük. Michael Mann ile elektronik ortamda söyleştik ve bu önemli toplum bilimcinin güncel gelişmelere dair yorumlarını bu ay sizlere sunuyoruz. Mann’in mesajı anlamlı: AB, yığınların değil, elitlerin Avrupa’sıdır. Elitler, Türkiye’nin Avrupa’ya dahil edilmesine karar vermiş bulunuyor. Ve bu karar Avrupa’nın hayrınadır, zira Bush ve çetesinin ahmakça kışkırttığı medeniyetler çatışması ancak Türklerin katkısıyla önlenebilir.
Ocak dosyamız, Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkilerin tarih içindeki seyrini irdeliyor. Toplum olarak tarihe sırt çevirmiş olsak da, tarih peşimizi bırakmıyor. İstikbal denizine akan bir nehirdir o, asla geriye akmıyor.
Tarih, tarihsizleri takmıyor!
Paylaş
Tavsiye Et