Kendini Anadolu’ya hapseden Cumhuriyet elitinin kurgusal ulusçuluk ideolojisi, Cumhurbaşkanı Sezer’in Lübnan’a asker göndermekle ilgili beyanında en net ifadesini buldu: “Yabancı ülkeleri korumak zorunda değiliz!” Ateş çemberindeki bir bölgeye asker göndermek ciddi bir siyasî tasarruftur; elbette eleştirilebilir. Nitekim bizim de, TopluYORUM ve diğer yazılarda dile getirilen ciddi tereddütlerimiz var. Fakat Sayın Cumhurbaşkanı’nın dar, ulusçu gerekçesi, yeni küresel düzende Türkiye’nin yok olmasına davetiye çıkaracak niteliktedir. Filistin veya Lübnan, bizim için hiçbir zaman ‘yabancı’ değildi; şimdi hiç değildir!
“Yabancı sermaye” kavramının bile yadırgandığı bir dünyada yaşıyoruz. Irak veya Afganistan, bu ülkelerden binlerce mil uzaktaki Amerikalı veya İngilizler için ‘yabancı’ değilken; bizim için niçin yabancı sayılsın? Bunu kesinlikle sadece dinî gayretle söylüyor değiliz. Hem insanî, hem de jeopolitik niyetle söylüyoruz. Irak, Suriye, Lübnan, Filistin; bunlar tarihsel olarak Anadolu’nun arka bahçesidir. Ne bahçemizdeki yangını seyretme lüksüne sahibiz; ne o yangını tek başına başkalarının söndürmesine. Bahçemizdeki yangını söndüren, yarın bizim ocağımızı da söndürebilir!
Eylül dosyamız üniversite odaklı. Ulusçuluk kıskacındaki bir ülkede, evrensellik düşüncesi hayat sahası bulamayacağına göre, gerçek bir üniversitemiz de olamaz. Var mı yoksa?
Neslimize ifadelerin gramatik ayırımını öğreten Şakir Kocabaş bir Miraç arifesinde ebedî yolculuğuna çıktı. Eserlerinde ilahî kelâmın anlam bütünlüğüne yaptığı vurgu, aklî ve ahlâkî olgunluğun işareti oldu.
Her doğru işaret, bir hayır duadır.
Paylaş
Tavsiye Et