Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2006) > Dosya > Küresel finans sisteminin kurbanları: Yükselen piyasalar
Dosya
Küresel finans sisteminin kurbanları: Yükselen piyasalar
Gazi Kara
1980’LER­DE baş­la­yan ve 1989’da ser­ma­ye ha­re­ket­le­ri­nin kü­re­sel öl­çek­te ser­best­leş­me­siy­le zir­ve­si­ne ula­şan fi­nan­sal li­be­ra­li­zas­yon, ade­ta bir kriz üret­me me­ka­niz­ma­sı gi­bi iş­le­di. 1994’te Meksika, 1997’de As­ya, 1998’de Rus­ya ve Bre­zil­ya, 1999, 2000 ve 2001’de Tür­ki­ye ve Ar­jan­tin fi­nan­sal kriz­le­rin mer­kez­le­ri ola­rak eko­no­mi ta­ri­hin­de yer­le­ri­ni al­dı­lar. Dik­kat edi­lir­se, yu­ka­rı­da zik­re­di­len kriz mer­kez­le­ri­nin en önem­li or­tak özel­li­ği, ta­ma­mı­nın “ge­liş­mek­te olan ül­ke” ve­ya fi­nans ser­ma­ye­si­nin kü­re­sel öl­çek­te hâ­ki­mi­ye­ti­ni kur­du­ğu ye­ni dö­ne­min da­ha jan­jan­lı ter­mi­no­lo­ji­siy­le ifa­de edi­le­cek olur­sa “yük­se­len pi­ya­sa­lar” sta­tü­sün­de yer al­ma­la­rıy­dı.
“Yük­se­len pi­ya­sa­lar”, ge­liş­miş ve az ge­liş­miş ül­ke­ler ara­sın­da bir ka­te­go­ri ola­rak de­ğer­len­di­ri­li­yor. Bu ül­ke­ler, sa­na­yi­leş­me­si­ni bü­yük öl­çü­de ta­mam­la­mış ol­mak­la bir­lik­te ya­şam stan­dart­la­rı, si­ya­sal ve sos­yal gös­ter­ge­ler, İn­sa­ni Kal­kın­ma En­dek­si gi­bi öl­çüt­le­re gö­re ya­pı­lan sı­ra­la­ma­lar­da ABD, Al­man­ya, Ja­pon­ya gi­bi ge­liş­miş ül­ke­le­rin ge­ri­si­ne düş­mek­te­ler. Baş­ta Çin, Hin­dis­tan, Bre­zil­ya, Tür­ki­ye, Ar­jan­tin, Mek­si­ka, Rus­ya, Uk­ray­na ol­mak üze­re ge­nel ola­rak dün­ya üze­rin­de 41 ül­ke­nin bu ka­te­go­ri­de yer al­dı­ğı ka­bul edil­mek­te.
Fi­nan­sal en­teg­ras­yon sü­re­ci­nin ilk kur­ban­la­rı, mak­ro eko­no­mik ya­pı­la­rı­nı ve fi­nans pi­ya­sa­la­rı­nı güç­len­dir­me­den ka­pı­la­rı­nı spe­kü­la­tif ya­ban­cı ser­ma­ye­ye ar­dı­na ka­dar açan “yük­se­len pi­ya­sa­lar” ol­muş­tu. (ABD’nin ken­di­sin­den ne­şet eden bu sis­te­min kur­ba­nı olup ol­ma­ya­ca­ğı hâ­lâ me­rak ko­nu­su...) Da­ha­sı, 90’lı yıl­lar bo­yun­ca ya­şa­nan hiç­bir fi­nan­sal kriz çık­tı­ğı yer­le sı­nır­lı kal­ma­dı, ade­ta bir vi­rüs gi­bi ya­yı­la­rak di­ğer ül­ke­le­ri de ya­ta­ğa dü­şür­dü. Ni­te­kim fi­nan­sal kriz­le­rin bu ya­pı­sı ik­ti­sat li­te­ra­tü­rü­ne con­ta­gi­on (bu­la­şı­cı­lık) gi­bi ye­ni bir kav­ram ka­zan­dır­dı.
1994-2001 dö­ne­min­de­ki fi­nan­sal kriz­ler­den na­si­bi­ni al­ma­yan bir “ge­liş­mek­te olan ül­ke” ne­re­dey­se kal­ma­dı. Ge­rek ken­di eko­no­mi­le­rin­de­ki kı­rıl­gan­lık­lar, ge­rek­se kü­re­sel fi­nans sis­te­mi­nin ya­pı­sın­dan kay­nak­la­nan ak­sak­lık­lar ne­de­niy­le ağır bir be­del öde­yen ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler, 2000’li yıl­la­rın ba­şın­dan iti­ba­ren uy­gu­la­ma­ya baş­la­dık­la­rı po­li­ti­ka­lar­la “ders­le­ri­ni al­mış” iz­le­ni­mi ve­ri­yor­lar­dı. Ön­ce­lik­le ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­rin he­men ta­ma­mın­da ya­şa­nan kriz­le­rin baş so­rum­lu­su ola­rak gös­te­ri­len sa­bit kur sis­te­mi ye­ri­ni da­ha es­nek kur re­jim­le­ri­ne bı­rak­tı. Enf­las­yon­la mü­ca­de­le pek çok ül­ke­de ön­ce­lik­li gün­dem mad­de­si ola­rak be­lir­len­di ve bu nok­ta­da gös­te­ri­len ka­rar­lı­lık mer­kez ban­ka­la­rı­nın gü­ve­ni­lir­li­ği­ni ve ül­ke­le­rin kre­di­bi­li­te­si­ni ar­tır­dı. Eko­no­mi­de­ki iyi­leş­tir­me­ler enf­las­yo­nun dü­şü­rül­me­siy­le sı­nır­lı kal­ma­dı: Büt­çe açık­la­rı azal­tıl­dı, dö­viz re­zerv­le­ri hız­la ar­tı­rıl­dı, ver­gi re­form­la­rı ya­pıl­dı, ban­ka­cı­lık sek­tör­le­ri ve fi­nans pi­ya­sa­la­rı ya­sal dü­zen­le­me­ler­le güç­len­di­ril­di, fi­nan­sal pi­ya­sa­lar ye­ni ens­tür­man­lar­la zen­gin­leş­ti­ril­di ve de­rin­leş­ti­ril­di, özel­leş­tir­me­le­re hız ve­ril­di, ya­tı­rım­la­rın önün­de­ki bü­rok­ra­tik ve ya­sal en­gel­ler azal­tıl­dı vs…
Öte yan­dan, 2000’li yıl­la­rın ba­şın­da dün­ya eko­no­mi­si­ni sa­ran dur­gun­luk çem­be­ri­ni kı­ra­bil­mek için ge­liş­miş ül­ke­ler fa­iz oran­la­rı­nı ta­ri­hin en dü­şük se­vi­ye­le­ri­ne ka­dar çek­ti­ler. Fa­iz oran­la­rı­nın ABD’de %1’e, av­ro böl­ge­sin­de %2’ye, Ja­pon­ya’da %0’a ka­dar düş­me­si kü­re­sel eko­no­mi­nin ade­ta li­ki­di­te­ye bo­ğul­du­ğu “ucuz pa­ra” dö­ne­mi­nin baş­lan­gı­cı ol­du. Ge­liş­miş ül­ke­ler­de fa­iz oran­la­rı­nın dü­şük ol­ma­sı ve ya­şa­nan dur­gun­luk ne­de­niy­le risk iş­tah­la­rı ar­tan ulus­la­ra­ra­sı ya­tı­rım­cı­lar, göz­le­ri­ni yük­sek ge­ti­ri­ler su­nan ve hız­lı bü­yü­me po­tan­si­ye­li­ne sa­hip yük­se­len pi­ya­sa­la­ra çe­vir­di­ler. Ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­re akan özel ya­ban­cı ser­ma­ye mik­ta­rı 2000’li yıl­lar bo­yun­ca sü­rek­li ola­rak art­tı ve geç­ti­ği­miz yıl 491 mil­yar do­lar gi­bi re­kor bir se­vi­ye ulaş­tı. Yo­ğun ser­ma­ye gi­riş­le­ri ne­de­niy­le ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de his­se se­net­le­ri 2003 Ocak - 2006 Ocak dö­ne­min­de or­ta­la­ma ola­rak 2,5 kat de­ğer ka­zan­dı. Bu ül­ke­le­rin tah­vil­le­ri ile risk­siz ka­bul edi­len ABD tah­vil­le­ri ara­sın­da­ki fa­iz far­kı ise %2’nin al­tı­na ka­dar ge­ri­le­di.
Ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­re akan ser­ma­ye, ya­pı­lan re­form­lar ile bir­le­şin­ce 2000’li yıl­lar bo­yun­ca bu ül­ke­ler “göz ka­maş­tı­rı­cı” bir bü­yü­me per­for­man­sı or­ta­ya koy­du­lar. 2005 yı­lın­da ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de bü­yü­me ora­nı %6,4 ile ge­liş­miş ül­ke­ler­de­ki bü­yü­me­nin (2,8) iki ka­tını da aştı. Yi­ne 1990’la­rın or­ta­sın­da dün­ya eko­no­mi­sin­de­ki bü­yü­me­nin %35’i ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de­ki bü­yü­me­den kay­nak­la­nır­ken, 2005 iti­ba­riy­le bu ra­kam %45’e yük­sel­di. Baş­ta pet­rol ve me­tal­ler ol­mak üze­re em­ti­a fi­yat­la­rın­da­ki ar­tış da bu ürün­le­rin ih­ra­cat­çı­sı olan Or­ta Do­ğu, Af­ri­ka ile ba­zı La­tin Ame­ri­ka ve As­ya ül­ke­le­rin­de yük­sek bü­yü­me oran­la­rı­nın ya­ka­lan­ma­sın­da en önem­li fak­tör­ler­den bi­ri­si ol­du.
Dün­ya eko­no­mi­si­nin ‘göz­de­le­ri’ne yö­ne­len ser­ma­ye akım­la­rı­nın bi­le­şi­mi­ne bak­tı­ğı­mız­da son yıl­lar­da uzun va­de­li borç fi­nans­man­ı, sen­di­kas­yon kre­di­le­ri ve his­se se­ne­di ya­tı­rım­la­rı­nın hız­la bü­yü­mek­te ol­du­ğu dik­kat çe­ki­yor. Özel­leş­tir­me­ler ile sı­nır öte­si şir­ket ev­li­lik­le­ri ve sa­tın al­ma­lar­da­ki ar­tış ne­de­niy­le doğ­ru­dan ya­ban­cı ser­ma­ye ya­tı­rım­la­rı da hız­la ar­tı­yor. Hü­kü­met­ler ve özel şir­ket­le­rin kü­re­sel eko­no­mi­de­ki el­ve­riş­li fi­nan­sal ko­şul­lar­dan ya­rar­la­na­rak mev­cut borç­la­rı­nı uzun va­de­li borç­lar­la ta­kas et­me yo­lu­na git­me­si de önem­li mik­tar­da ya­ban­cı ser­ma­ye­yi bu ül­ke­le­re çek­ti. Yi­ne, da­ha yük­sek ge­ti­ri pe­şin­de olan ya­ban­cı ya­tı­rım­cı­lar, ya­tı­rım yap­tık­la­rı ül­ke­le­rin pa­ra bi­rim­le­rin­de bek­le­nen de­ğer­len­me­den el­de ede­cek­le­ri ka­za­nım­la­rı da dik­ka­te ala­rak, ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­rin ken­di pa­ra bi­rim­le­ri ba­zın­da ih­raç et­tik­le­ri dev­let tah­vil­le­ri­ne cid­di bir il­gi gös­ter­di­ler. Dev­let borç­la­rın­da or­ta­la­ma va­de­le­rin uza­ma­sı, ül­ke­le­rin ken­di pa­ra bi­rim­le­ri cin­sin­den olan borç­la­rı­nın top­lam için­de­ki ağır­lı­ğı­nın art­ma­sı da son yıl­lar­da ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­ri­nin ba­şa­rı ha­ne­si­ne ya­zıl­dı.
Ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler pi­ya­sa­lar­da­ki ba­har ha­va­sı­nın ta­dı­nı çı­kar­ma­ya ça­lı­şır­ken, sü­rüp git­mek­te olan kü­re­sel den­ge­siz­lik­ler ne­de­niy­le bu olum­lu sü­re­cin ani­den ter­si­ne dö­ne­bi­le­ce­ği en­di­şe­si hiç­bir za­man or­ta­dan kalk­ma­dı. Üret­ti­ğin­den faz­la­sı­nı tü­ke­ten ABD’nin de­va­sa ca­ri açı­ğı­nın ilk sı­ra­yı teş­kil et­ti­ği kü­re­sel den­ge­siz­lik­le­re, pet­rol fi­yat­la­rın­da­ki ar­tış, ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de yo­ğun ser­ma­ye gi­riş­le­riy­le var­lık fi­yat­la­rı­nın şiş­me­si ve ge­liş­miş ül­ke­ler­de eko­no­mi­le­rin can­lan­ma­sıy­la baş gös­te­ren enf­las­yon teh­di­di ek­le­nin­ce fi­nan­sal pi­ya­sa­lar bı­çak sır­tı bir den­ge­de yol al­ma­ya baş­la­dı. Enf­las­yo­nist bas­kı­la­rın or­ta­ya çık­ma­sıy­la dün­ya­nın üç bü­yük eko­no­mik gü­cü­nü tem­sil eden ABD, Av­ru­pa (ön­ce­den Bun­des­bank) ve Ja­pon­ya mer­kez ban­ka­la­rı (2000’in son çey­re­ğin­de­ki kı­sa sü­re­li dö­ne­mi say­maz­sak) bir çey­rek asır son­ra ye­ni­den ay­nı an­da sı­kı pa­ra po­li­ti­ka­la­rı uy­gu­la­ma­ya baş­la­dı.
ABD ve Av­ru­pa’da fa­iz oran­la­rı­nın yük­sel­me­si, da­ha risk­li ka­bul edi­len ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­rin ya­tı­rım­cı­lar açı­sın­dan ca­zi­be­si­nin azal­ma­sı an­la­mı­na ge­li­yor­du. Son­ra­sı ma­lum… Kor­ku­lan ha­re­ket 10 Ma­yıs’ta ABD Mer­kez Ban­ka­sı (FED)’nın fa­iz oran­la­rı­nı %5’e çı­kar­ma ka­ra­rıy­la baş­la­dı. Tüm dün­ya ge­ne­lin­de bor­sa­lar ani ve yük­sek ka­yıp­lar ya­şa­dı. An­cak, fa­tu­ra­nın yi­ne önem­li bir bö­lü­mü baş­ta Tür­ki­ye ol­mak üze­re, Hin­dis­tan, Çin, Bre­zil­ya, Mek­si­ka, Ar­jan­tin, Rus­ya, Gü­ney Af­ri­ka gi­bi “yük­se­len pi­ya­sa­la­ra” ke­sil­di. 10 Ma­yıs-20 Ha­zi­ran ta­rih­le­ri ara­sın­da ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­rin bor­sa­la­rın­da %50’yi aşan dü­şüş­ler ol­du. Baş­ta Türk Li­ra­sı ol­mak üze­re ge­liş­mek­te olan bu ül­ke­le­rin pa­ra bi­rim­le­ri do­lar kar­şı­sın­da hız­la de­ğer kay­bet­ti.
Ulus­la­ra­ra­sı pi­ya­sa­lar­da ha­len de­vam eden tür­bü­lans bek­le­nen­den da­ha de­rin ve uzun sü­re­li ol­du. FED’in fa­iz oran­la­rı­nın ge­le­cek­te­ki sey­ri­ne iliş­kin net bir ta­vır or­ta­ya koy(a)ma­ma­sı bu­nun en önem­li se­be­bi ola­rak gö­rü­lü­yor. An­cak, bu bü­yük­lük­te­ki bir dal­ga­lan­ma­nın fi­nan­sal bir kri­ze dö­nüş­me­miş ol­ma­sı an­cak, ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de­ki mak­ro eko­no­mik di­na­mik­le­rin da­ha sağ­lam ve eko­no­mi yö­ne­ti­ci­le­ri­nin da­ha tec­rü­be­li ol­ma­sıy­la açık­la­na­bi­lir. Sert dü­şüş­le­re rağ­men pek çok ge­liş­mek­te olan ül­ke­de bor­sa en­deks­le­ri hâ­lâ 2004 or­ta­la­rın­da­ki de­ğer­le­ri­nin iki ka­tı ci­va­rın­da sey­re­di­yor.
Ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler için önü­müz­de­ki sü­re­cin na­sıl şe­kil­le­ne­ce­ğin­de ül­ke­le­rin ken­di di­na­mik­le­rin­den kay­nak­la­nan risk­ler ve eko­no­mi pat­ron­la­rı­nın bu risk­le­ri yö­net­me­de­ki ba­şa­rı­sı önem­li rol oy­na­ya­cak. Yük­sek borç mik­ta­rı ve/ve­ya ca­ri açık­la­rı ne­de­niy­le önem­li bir mik­tar­da dış fi­nans­man kay­na­ğı­na ih­ti­yaç du­yan ül­ke­ler için sü­reç kuş­ku­suz da­ha zor ge­çe­cek. Di­ğer yan­dan ya­kın za­man­da pek çok ül­ke­de ya­pı­la­cak se­çim­ler, Or­ta Do­ğu’da Irak İş­ga­li ve İran’ın nük­le­er ça­lış­ma­la­rı ne­de­niy­le ya­şa­nan ger­gin­lik cid­di risk kay­nak­la­rı ola­rak de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir.
So­ru­nun kay­na­ğın­da ise hiç kuş­ku­suz kü­re­sel fi­nans sis­te­mi­nin üze­rin­de yük­sel­di­ği den­ge­siz­lik­ler yer alı­yor. Kü­re­sel eko­no­mik sis­tem­de­ki den­ge­siz­lik­ler hiç de kü­çüm­se­ne­cek gi­bi de­ğil; bu­gün bunlar, so­nuç­la­rı iti­ba­riy­le ne­re­dey­se si­ya­sal den­ge­siz­lik­ler ka­dar yı­kı­cı ola­bil­mek­te­dir. Ör­ne­ğin FED’in açık­la­ma­la­rın­da­ki bir ke­li­me bi­le, sa­de­ce kâr gü­dü­süy­le ha­re­ket eden ve tek amaç­la­rı as­la tü­ket(e)me­ye­cek­le­ri öl­çek­te­ki bir fi­nans ser­ma­ye­si­ni her ge­çen gün da­ha da bü­yüt­mek olan ulus­la­ra­ra­sı ya­tı­rım­cı­lar eliy­le, dün­ya üze­rin­de­ki mil­yon­lar­ca in­sa­nı­nın ha­ya­tı­nı, mad­di var­lık­la­rı­nı çok cid­di bi­çim­de et­ki­le­ye­bil­mek­te. BM Gü­ven­lik Kon­se­yi’nin ve­to yet­ki­si­ne sa­hip beş dai­mi üye­si­nin kü­re­sel ge­liş­me­le­re da­ir ka­rar al­ma sü­reç­le­rin­de te­kel oluş­tur­ma­sı uzun za­man­dır cid­di bi­çim­de eleş­ti­ri­li­yor. Ne var ki, en az onun ka­dar va­him ol­mak­la bir­lik­te, göz­ler­den ka­çan bir du­rum da ulus­la­ra­ra­sı fi­nans pi­ya­sa­la­rı­nın ne­re­dey­se tek ba­şı­na ABD’nin el­le­ri­ne ba­kı­yor ol­ma­sı­dır.
Son yıl­lar­da Dün­ya Ti­ca­ret Ör­gü­tü bünyesinde da­ha adil bir kü­re­sel ti­ca­ret için ol­duk­ça sı­kı mü­ca­de­le ve­ren ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­rin, fi­nans sis­te­min­de­ki den­ge­siz­lik­le­rin çö­zü­mü için de ben­ze­ri bir mü­ca­de­le­ye gir­me­si ge­re­ki­yor. Dün­ya eko­no­mi­si­ne yön ve­ren 10 ül­ke ta­ra­fın­dan oluş­tu­ru­lan ve Ulus­la­ra­ra­sı Ödeme­ler Ban­ka­sı (BIS) bün­ye­sin­de fa­ali­yet gös­te­ren Kü­re­sel Fi­nans Pi­ya­sa­la­rı Ko­mi­te­si’ne ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­rin de ka­tı­lı­mı­nın sağ­lan­ma­sı ve bu ko­mi­te­nin et­kin­li­ği­nin ar­tı­rıl­ma­sı önem­li bir baş­lan­gıç ola­bi­lir. Zi­ra, kü­re­sel den­ge­siz­lik­le­rin iza­le edil­me­si hem ge­liş­miş hem de ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­rin or­tak so­rum­lu­luk al­ma­sıy­la müm­kün.

Paylaş Tavsiye Et