Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2009) > Memleket Hali > Derinleşen Şemdinli, dağılan “Merkez”
Memleket Hali
Derinleşen Şemdinli, dağılan “Merkez”
Yücel Bulut
AK PAR­Tİ, 10-12 Mart ta­rih­le­rin­de, fut­bol ta­kım­la­rı­mı­zın göz­de kamp me­kân­la­rın­dan bi­ri olan Kı­zıl­ca­ha­mam’da al­tın­cı kam­pı­nı yap­tı. Kam­pın ne­şe­li bir at­mos­fer­de geç­ti­ği sı­zan bil­gi­ler ara­sın­day­dı. Kamp­ta özel­lik­le cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­ri­ne iliş­kin bel­li tar­tış­ma­la­rın ol­du­ğu ve “cum­hur­baş­ka­nı­nı bu mec­li­sin seç­me­me­si” ge­rek­ti­ği, “cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nın, yet­ki­le­ri­nin azal­tı­la­rak sem­bo­lik bir dü­ze­ye in­di­ril­me­si su­re­tiy­le ca­zip bir ma­kam ve se­çi­mi­nin de bir so­run ol­mak­tan çı­ka­rıl­ma­sı” gi­bi öne­ri­le­rin ge­ti­ril­di­ği ba­sı­na yan­sı­yan ha­ber­ler ara­sın­day­dı. Yi­ne ga­ze­te­le­re gö­re, Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Ab­dul­lah Gül, kamp­ta yap­mış ol­du­ğu ko­nuş­ma­da “BOP’u des­tek­le­dik­le­ri­ni” be­lirt­miş. Sa­yın Ba­kan’ın, Ri­ce ta­ra­fın­dan “Tür­ki­ye da­hil 22 ül­ke­nin sı­nır­la­rı­nı de­ğiş­ti­re­cek” bir pro­je ola­rak su­nu­lan BOP’u han­gi ge­rek­çey­le ve han­gi sı­nır­lar içe­ri­sin­de des­tek­le­di­ği­ni be­lirt­me­si da­ha açık­la­yı­cı olur­du. He­nüz böy­le bir açık­la­ma ya­pıl­mış de­ğil.
Kı­zıl­ca­ha­mam’da ener­ji de­po­la­dık­la­rı du­yul­muş ol­sa ge­rek, hü­kü­me­tin önü­ne cid­di me­se­le­ler bi­rer bi­rer ge­ti­ril­me­ye baş­lan­dı Mart ayın­da. “Mart ayı dert ayı” sö­zü­nü hak­lı çı­ka­rır­ca­sı­na yo­ğun bir gün­de­me şa­hit ol­duk. Bir­çok baş­ka me­se­le ara­sın­dan -Su­sur­luk ka­za­sıy­la eş­de­ğer özel­lik­ler gös­te­ren- Şem­din­li olay­la­rı hak­kın­da Van Cum­hu­ri­yet Sav­cı­sı Fer­hat Sa­rı­ka­ya’nın ha­zır­la­mış ol­du­ğu id­di­ana­me et­ra­fın­da ko­pan fır­tı­na öne çık­tı. Onu Mer­kez Ban­ka­sı’nda ya­şa­nan ata(ya­ma)ma kri­zi ta­kip et­ti.
 
Şem­din­li İd­di­a­na­me­si ve Ak­la Ge­tir­dik­le­ri
İd­di­a­na­me ge­rek 9 Ka­sım 2005’te Şem­din­li’de ne­ler ol­du­ğu­nun ay­dın­la­tıl­ma­sı, ge­rek­se de Kürt me­se­le­sin­de ge­li­nen nok­ta­nın ge­nel ola­rak an­la­şıl­ma­sı açı­la­rın­dan dik­ka­te de­ğer ifa­de­ler içe­ri­yor.
İd­di­a­na­me­nin mer­ke­zin­de Kürt me­se­le­si­nin özel­lik­le as­ker­ler ta­ra­fın­dan al­gı­lan­ma tar­zı ve bu al­gı­la­ma­ya uy­gun ola­rak da “dev­le­tin be­ka­sı” ge­rek­çe­siy­le meş­ru­laş­tır­dık­la­rı ve ic­ra et­mek­te bir be­is gör­me­dik­le­ri “hu­kuk dev­le­ti ku­ral­la­rı­nın dı­şı­na çı­kan” uy­gu­la­ma­la­rı yer alı­yor.
Her şey­den ön­ce id­di­ana­me­de, ül­ke­de­ki is­tih­ba­rat top­la­ma gö­re­vi ya­pan ku­rum­lar ara­sın­da, özel­lik­le de Em­ni­yet ile Jan­dar­ma is­tih­ba­rat­la­rı ara­sın­da gö­rev yet­ki ala­nı ih­la­lin­den kay­nak­la­nan bir prob­le­me dik­kat çe­ki­li­yor. Bu ay­nı za­man­da ku­rum­lar ara­sın­da bel­li bir ge­ri­li­min ve ça­tış­ma­nın var­lı­ğı­na da işa­ret edi­yor. Sav­cı, bu id­di­ası­nı te­mel­len­dir­mek için de hu­kuk dev­le­tin­de is­tih­ba­rat fa­ali­yet­le­ri­nin na­sıl ve kim­ler ta­ra­fın­dan ya­pı­la­ca­ğı­na iliş­kin 4 say­fa­lık uzun­luk­ta dip­not­ta ay­rın­tı­lı bil­gi­ler ve­ri­yor. Bu de­ğer­len­dir­me­ler ışı­ğın­da sav­cı, jan­dar­ma­nın Şem­din­li il­çe­sin­de yap­mış ol­du­ğu fa­ali­yet­le­rin, jan­dar­ma­nın gö­rev sa­ha­sı­na gir­me­yen bir böl­ge­de bü­tü­nüy­le pro­vo­ka­tif amaç­lar­la ya­pıl­mış gay­ri ka­nu­nî iş­ler ol­du­ğu so­nu­cu­na va­rı­yor.
Şem­din­li il­çe­sin­de ya­şa­nan bom­ba­la­ma ey­lem­le­ri­ni pro­vo­kas­yon ola­rak ni­te­le­mek, bu pro­vo­kas­yo­nun ne­ye yö­ne­lik ol­du­ğu­nu da sor­ma­yı ge­rek­ti­rir. Kürt me­se­le­si­nin çö­zü­mü nok­ta­sın­da as­ke­rî bü­rok­ra­si­nin ini­si­ya­ti­fi ele al­ma ya da bu ko­nu­da­ki ini­si­ya­ti­fi kay­bet­me­me ça­ba­sı bu so­ru­nun ce­va­bı ola­bi­lir. Bu tes­pi­ti yap­mak, me­se­le­nin ay­dın­la­tıl­mış ol­du­ğu an­la­mı­na gel­mi­yor el­bet­te. Çün­kü Kürt me­se­le­si­nin hal­li­ne iliş­kin dü­şü­nü­len çö­züm, Ku­zey Irak’a yö­ne­lik sı­nır öte­si ope­ras­yon­la­rı da içe­ri­yor ola­bi­lir. Do­la­yı­sıy­la, Hak­ka­ri’nin bir il­çe­sin­de ya­şa­nan -hu­kuk dev­le­ti ge­rek­le­ri açı­sın­dan- ka­nun dı­şı uy­gu­la­ma­la­rın böl­ge­yi ve hat­ta tüm ül­ke­yi de aşan ulus­la­ra­ra­sı amaç­la­rı ve so­nuç­la­rı bu­lun­du­ğu­nu söy­le­mek sa­nı­rım abar­tı ol­maz. O ne­den­le, hem id­di­ana­me­de di­le ge­ti­ri­len ba­zı id­di­ala­rın, hem de Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı’nın id­di­ana­me ve­si­le­siy­le yap­mış ol­du­ğu açık­la­ma­da­ki “bel­li bir gö­rü­şün tem­sil­ci­le­ri” gi­bi ifa­de­le­rin bir kez da­ha göz­den ge­çi­ril­me­si fay­da­lı ola­cak­tır.
İd­di­a­na­me­de, Kürt me­se­le­si­nin “dev­le­tin be­ka­sı­nın ge­rek­le­ri doğ­rul­tu­sun­da” çö­zü­mü id­di­ası­nın ar­dı­na sak­la­na­rak ken­di­le­ri­ne ki­şi­sel çı­kar te­min et­me uğ­ra­şın­da olan­la­rın bu­lun­du­ğu ile­ri sü­rü­lü­yor. Bu suç­la­ma­lar, id­di­ana­me­nin muh­te­lif yer­le­rin­de di­le ge­ti­ri­li­yor ve M. Ali Al­tın­dağ’ın mec­lis ko­mis­yo­nun­da yap­mış ol­du­ğu ko­nuş­ma­lar­da ve Ab­dul­ka­dir Ay­gan’ın ba­sın­da da çı­kan iti­raf­la­rın­da bu­lu­nan geç­miş dö­ne­me ait ör­nek­ler­le de­lil­len­di­ri­li­yor. Suç­la­ma­lar, böl­ge­nin zen­gin işa­dam­la­rın­dan ha­raç al­mak­tan, Mu­sa An­ter ve Gaf­far Ok­kan sui­kast­la­rı­na ka­dar pek çok ko­nu­yu içe­ri­yor ve ad­res ola­rak da Jİ­TEM gös­te­ri­li­yor. İd­di­a­na­me­nin de­ğer­len­dir­me kıs­mın­da, hem bu ko­nu­ya hem de ko­nu­nun fark­lı bir bo­yu­tu­na iliş­kin ke­sin bir çı­ka­rım­da bu­lu­nu­lu­yor: “Kan ve göz­ya­şı üze­rin­den po­li­ti­ka üre­ten ve men­fa­at­le­ri­ni te­min için dev­le­tin bü­tün me­ka­niz­ma­sı­nı kul­lan­mak­tan çe­kin­me­yen güç­le­rin bir­ta­kım üst ma­kam­la­ra gel­me­si ha­lin­de ise Dev­le­tin be­ka­sı için son de­re­ce teh­li­ke­li bir du­rum or­ta­ya çı­ka­bi­lir. (…) bu grup, men­fa­at­le­ri ica­bı ken­di­le­ri­ni ulus­la­ra­ra­sı güç odak­la­rı­na pa­zar­la­mak­tan çe­kin­mez. Ger­çek­te ne olup bit­ti­ği­ni bi­len ve se­si çok çı­kan bu grup, med­ya­nın da et­ki­si ile ka­mu­oyun­da ‘kah­ra­man­lar’ ola­rak al­gı­la­nır­ken (…) bun­la­rın te­tik­çi­li­ği­ni ya­pan bir­ta­kım ki­şi­ler Dev­le­tin be­ka­sı­na hiz­met et­tik­le­ri dü­şün­ce­sin­de­dir­ler. Ulus­la­ra­ra­sı güç­ler, ül­ke­de­ki bu zih­ni­yet ve aşa­ğı­da­ki grup­lar ara­sın­da ir­ti­ba­tı sağ­la­yan bağ­lar ise ak­la gel­me­ye­cek bin­ler­ce kar­ma­şık (…) ir­ti­bat me­ka­niz­ma­sın­dan geç­ti­ği için, aşa­ğı grup­tan bi­ri de­şif­re ol­sa da­hi ger­çek oyun­cu­la­rın or­ta­ya çı­kar­tıl­ma­sı müm­kün de­ğil­dir. He­men di­ğe­ri sah­ne­ye sü­rü­lür. (…) Bu oyu­nun so­na er­di­ril­me­si ise an­cak açı­ğa çı­kar­tı­lıp de­şif­re edil­me­si ve ka­muo­yu vic­da­nın­da mah­kûm edil­me­si ile müm­kün­dür.”
İd­di­a­na­me­de yer ve­ri­len ve baş­ta Meh­met Ya­şar Bü­yü­ka­nıt ol­mak üze­re bir­çok üst dü­zey as­ke­rî gö­rev­li­yi mu­ha­tap alan id­di­ala­ra, sav­cı­nın bu alın­tı­da be­lirt­miş ol­du­ğu ken­di­le­ri­ni kah­ra­man ola­rak su­nan­la­rı ka­muo­yu vic­da­nın­da mah­kûm et­me­ye yö­ne­lik bir bo­yut bu­lu­na­bi­le­ce­ği de ih­mal edil­me­den, ih­ti­yat­la yak­laş­mak­ta fay­da var­dır. Tür­ki­ye’de bu tür olay­la­rın ya­şan­dı­ğı ve ye­ni­den ya­şa­na­bi­le­ce­ği el­bet­te doğ­ru­dur. An­cak geç­miş­te ya­şa­nan bel­li olay­lar so­nu­cun­da, or­ta­lı­ğa ser­piş­ti­ri­len ve ne ka­da­rı­nın doğ­ru, ne ka­da­rı­nın yan­lış ol­du­ğu­nu bi­le­me­ye­ce­ği­miz id­di­ala­rın sağ­la­dı­ğı meş­ru­iyet­ten dev­şi­ri­len güç­le -ik­ti­dar mü­ca­de­le­si­nin bir so­nu­cu ola­rak- bel­li ku­rum­la­rın tas­fi­ye­si­ne gi­dil­di­ği de bir ger­çek­tir. Do­la­yı­sıy­la ge­rek Kürt me­se­le­si­nin çö­zü­mün­de ve ge­rek­se dev­let ku­rum­la­rı­nın ope­ras­yo­nel gö­rev­le­rin­de de­mok­ra­si­nin ve hu­ku­kun hâ­kim ol­du­ğu bir ül­ke­de dik­kat edil­me­si ge­re­ken hu­ku­kî sı­nır­la­rın ve hak­la­rın aza­mî dü­zey­de ko­run­ma­sı­na has­sa­si­yet gös­ter­mek ile ne olup bit­ti­ği­ni tam an­la­mıy­la bi­le­me­di­ği­miz sü­reç­le­re ba­lık­la­ma dal­mak ara­sın­da bir ay­rım yap­mak zo­run­lu­lu­ğu bu­lu­nu­yor.
Me­se­le­nin bu yö­nü­ne dik­kat edil­di­ğin­de, “komp­lo­yu or­ta­ya çı­ka­ran komp­lo”nun, ge­rek böl­ge, ge­rek ül­ke ve ge­rek­se de Tür­ki­ye’nin ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­ri dü­ze­yin­de önem­li so­nuç­lar do­ğu­ra­bi­le­ce­ği açık­tır. Bu so­nuç­la­rın na­sıl te­cel­li ede­ce­ği ya da ül­ke si­ya­se­ti­ne na­sıl yan­sı­ya­ca­ğı ge­le­cek za­man­la­rın ko­nu­su­dur.
Me­se­le­nin, AB sü­re­ci­ni il­gi­len­di­ren yan­la­rı da bu­lu­nu­yor. Her şey­den ön­ce as­ke­rî ida­re­nin mem­le­ket me­se­le­le­ri­nin çö­zü­mün­de bu den­li ini­si­ya­tif sa­hi­bi ol­ma is­te­ği ve bu doğ­rul­tu­da­ki ic­ra­at­la­rı el­bet­te, ül­ke­nin de­mok­ra­tik­leş­me­si ve AB’ye uyum sü­re­ci açı­sın­dan prob­lem­ler ya­ra­ta­cak­tır. Me­se­le­nin bu bo­yu­tuy­la il­gi­li ola­rak, as­lın­da hü­kü­me­tin eli­nin güç­len­di­ği ve eğer ül­ke­nin de­mok­ra­tik­leş­me­si­ne yö­ne­lik ar­zu­la­rın­da ıs­rar­lı ise, uy­gun bir or­ta­mın doğ­muş ol­du­ğu söy­le­ne­bi­lir. Fa­kat hü­kü­me­tin, he­nüz bu doğ­rul­tu­da ka­rar­lı adım­lar at­ma­dı­ğı gö­rü­lü­yor. Hem id­di­ana­me­nin ha­zır­lan­ma­sı son­ra­sın­da sav­cı­ya yö­ne­lik suç­la­ma­lar, hem de İs­tih­ba­rat Dai­re Baş­ka­nı Sab­ri Uzun’un gö­re­vin­den uzak­laş­tı­rıl­ma­sı gi­bi uy­gu­la­ma­lar; Şem­din­li olay­la­rı son­ra­sın­da böl­ge­ye gi­den ve yap­tı­ğı ko­nuş­ma­da “Biz slo­gan­lar­la ül­ke yö­net­mi­yo­ruz, biz ic­ra­at­la­rı­mız­la ül­ke yö­ne­ti­yo­ruz.” di­yen Baş­ba­kan Er­do­ğan’ın söy­lem­le­ri­ne pek de uy­gun düş­mü­yor.
 
Mer­kez Ban­ka­sı’nı Her­ke­sin Ban­ka­sı mı San­dın?
MB Baş­ka­nı Sü­rey­ya Ser­den­geç­ti’nin gö­rev sü­re­si­nin so­na er­me­sin­den iti­ba­ren da­ha yo­ğun bir şe­kil­de gün­de­mi meş­gul et­me­ye baş­la­yan “Baş­kan kim ola­cak?” so­ru­su­nun ce­va­bı hâ­lâ alı­na­bil­miş de­ğil. He­pi­mi­zin ma­lu­mu sü­reç, kriz ida­re ede­me­me sa­na­tı­nın şa­hi­ka­sı ola­rak top­lum­sal ha­fı­za­mı­za ka­zın­dı.
Ga­ze­te­ler gün­ler­ce, Er­dem Baş­çı ve İb­ra­him Tur­han, da­ha çok da eş­le­ri­nin ba­şör­tü­lü olup ol­ma­dı­ğı hak­kın­da ha­ber­ler yap­tı. Tek bir kay­nak­tan çık­tı­ğı her ha­lin­den bel­li me­tin­ler her gün baş­ka bir ga­ze­te­de ya­yın­lan­dı. Baş­ba­kan, yap­tı­ğı bir ko­nuş­ma­da, eş­le­ri­nin ba­şör­tü­lü ya da ba­şör­tü­süz ol­ma­sı ne­de­niy­le bir ata­ma yap­ma­ya­ca­ğı­nı söy­le­di ve med­ya­yı ay­rım­cı­lık yap­mak­la suç­la­dı. Bu­nun üze­ri­ne ga­ze­te­ler­de, ay­rım­cı­lı­ğı ken­di­le­ri­nin de­ğil eş­le­ri ba­şör­tü­lü olan­la­rı ata­ma­yı ter­cih eden Baş­ba­kan’ın yap­tı­ğı ya­zıl­dı çi­zil­di. “Sen ay­rım­cı­sın”, “ha­yır, asıl ay­rım­cı olan sen­sin” ge­yik­leş­me­le­ri ara­sın­da gün­ler­ce ayı­rım­la­nan in­san­lar ve ai­le­le­ri el­bet­te kim­se­nin umu­run­da ol­ma­dı.
Bü­tün bu ha­ber­ler ve tar­tış­ma­lar ara­sın­da, bir ga­ze­te­ye mü­la­kat ve­ren Baş­ba­kan’ın “Köş­ke gi­den ka­rar­na­me­de Er­dem Baş­çı’nın is­mi­nin ol­du­ğu­nu ne bi­li­yor­su­nuz” mea­lin­de­ki sö­zü kim­se­nin dik­ka­ti­ni çek­me­di. Bu ha­ber­den yak­la­şık bir haf­ta son­ra, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı, ken­di­le­ri­ne Er­dem Baş­çı’nın MB baş­kan­lı­ğı­na atan­ma­sı­na da­ir bir ka­rar­na­me gel­me­di­ği­ni açık­la­dı da sev­gi­li ba­sı­nı­mız şaş­kın­lık­la ka­rı­şık ra­hat bir ne­fes al­dı. Ka­rar­na­me­de is­mi ya­zı­lı ada­yın, Cum­hur­baş­ka­nı ta­ra­fın­dan red­de­dil­me­siy­le da­ha da bir ra­hat­la­mış­lar­dır sa­nı­rım.
Ve­toy­la ra­hat­la­yan di­ğer bir ke­sim, ulus­la­ra­ra­sı fi­nans çev­re­le­ri ol­du. Fi­nan­ci­al Ti­mes, Ad­nan Bü­yük­de­niz’in ka­rar­na­me­si­nin Köşk’ten ge­ri çev­ril­me­si­ni bü­yük se­vinç­le kar­şı­la­dı. Böy­le­ce soy­lu Türk med­ya­sı ile kü­re­sel fi­nans çev­re­le­ri ara­sın­da­ki uyum bir kez da­ha göz­le­ri­mi­zi ya­şart­tı.
Son olarak hükümet yetkilileri için kısa bir hatırlatmada bulunmak isterim: Men dakka dukka.

Paylaş Tavsiye Et