Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2010) > Merhaba >
Merhaba
Kurtlar bulanık havayı sever. Türkiye’de sinirler ne kadar gerilirse, bölge üzerinde emelleri olan güçler o kadar rahatlıyor. İktidar seçkinleri (siyasî/ekonomik elit+sivil/askerî bürokrasi) kendi aralarında ne kadar uyumsuz bir hava yaratıyorlarsa, ‘dış mihraklar’ın ekmeğine o kadar yağ sürüyorlar. Birbirlerinin ayakları altına attıkları muz kabukları, ülkeyi topyekûn çaptan düşürüyor; emperyal düzenlemelerin aracı haline getiriyor.
 
Gerilen sinirlerin hem iç, hem dış sebepleri var. ABD, ucuz müttefik peşinde. Sadece Orta Doğu’da değil, tüm Avrasya’da kullanabileceği koltuk değnekleri arıyor. AB, Amerikan baskısını Türkiye aleyhine kullanıyor ve üyelik görüşmelerine başlamadan ciddi tavizler koparmak istiyor. Türkiye’nin bu emperyal(ist) projelere direnebilmesi, kendi içinde bütünlüğünü gerçekleştirip koruyabilmesine bağlı. Başı dik olabilmek için, ayakların çarpık olmaması, omurganın da dik durması gerekiyor.
 
Gerilimin iç sebebi tamamen ekonomik paylaşımla ilintili. Son çeyrek yüzyılda havadan para kazananlar, faizle beslenenler, problemsiz ihale kapanlar ansızın milliyetçi kesildiler. Özellikle TMSF’nin satışa çıkardığı medya kuruluşlarını ve diğer tesisleri ucuza kapatmak isteyenler, hükümet üzerinde baskı yaratmak için akıl almaz oyunlara başvuruyor. AKP’nin bir siyasî parti olarak rüşdünü ispat etmesi, bu iki dalgayı kararlılıkla göğüslemesine bağlı.
 
Başbakan Baş Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi, Türk dış politikasının bugününe olduğu kadar, geleceğine de ışık tutuyor. Vizyon odaklı bir dış politika öneren siyaset felsefecisi Davutoğlu, insanoğlunun ideal düzen arayışının son bulmadığını; dinin, ideolojilerin veya tarihin sonundan söz etmenin saçmalık olduğunu belirtiyor.
 
Bu ayki dosya konumuz millî devletler ve milliyetçilik. Beş yüz yıl evvel, Avrupa kıtası üzerinde 1600 siyasi birim vardı. Milli devlet ‘projesi’ ile bu sayı 30 dolayına indirildi. Aynı süreçte Osmanlı Devleti 30 parçaya bölündü: Her biri ayrı ayrı güdülebilir parçalar. Türkiye eksenli dış siyaset, bu parçaları hemen birleştiremezse de, ‘bölücülere’ meydanı boş bırakmaması bakımından çok önemli.
 
Omurgalı siyaset, yeniden yükselişe davet!

Paylaş Tavsiye Et