Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2010) > Merhaba >
Merhaba
Türkiye Avrupa’ya yaklaştıkça, Ankara Türkiye’den uzaklaşıyor! Aslında Avrupa’ya yaklaşan da yok. Türkiye kendini arıyor. Avrupa ile yakınlaşma, rivayet o ki, Türkleri daha özgür kılacak. Onlar da kendilerini daha rahat arayacak. Özgür insanlar, kendilerini daha rahat mı ararlar? Yoksa büsbütün uzaklaşırlar mı kendilerinden? Kendileri kim? Değişmez bir özleri mi var? Derin mesele.
 
Olgun toplum, duygu ve heyecanları ölçülü olan toplumdur. Heyecan kantarının topuzu kaçtı mı, insanlar düzgün konuşamaz olurlar. Türkiye’de, maşallah, ağzı olan konuşuyor. Herkes, her şeyin uzmanı. Herkes, her şeyden sorumlu. “Hiçkes”, kendi işinden sorumlu değil. Asıl konuşması gerekenler, bunun için milletten ruhsat ve görev almış olanlarsa anlaşılmaz bir suskunluk içinde. Edep, tükenmez bir hazine midir?
 
ABD, Türkiye’yi dışarıdan sıkıştıramayınca, içeriden sıkıştırmayı mı deniyor? Güya Türkiye, NATO’dan çıkıp, komşularıyla bir pakt oluşturmak istiyormuş! Siyasî bağlamda, Türkiye hâlâ hiçbir komşusuna Fransa kadar yakın değil. AB karşıtlarının büyük bölümü, Türkiye’nin ABD karşısında elinin zayıflamasına hizmet ediyor. Isıtılan irtica, neo-conlardan rica!
 
SöyleşiYORUM’un bu ayki konuğu, Türk solunun hafızası Mete Tunçay. Solun din, milliyetçilik ve küreselleşme karşısındaki tutumunu problemli bulan Tunçay, solcuların mülkiyet konusundaki ısrarını gereksiz bir fetişizm sayıyor. Siyasal liberalizmi önemsiyor, ekonomik liberalizme ise direnmek gerektiğini söylüyor. Dünya ve Türkiye Solu dosyamız, Tunçay’ın değerlendirmeleriyle bütünleşiyor.
 
Liberallik, Muhafazakârlık ve İslamcılık dosyalarında buluşma dileğiyle.

Paylaş Tavsiye Et